Orhan Arslan [KISASTA HAYAT VARDIR.]

Orhan Arslan [KISASTA HAYAT VARDIR.]

26 AĞUSTOS BASIN AÇIKLAMASI Kıymetli basın mensupları, çok kıymetli dava kardeşlerim hepinizi hürmetle selamlıyorum, esselamü aleyküm. Bu gün 26 Ağustos 2019. Ağustos ayı deyince aklımıza ecdadımızın zaferlerle dolu şanlı tarihi geliyor. Bunlardan bazılarını sayacak olursak, 26 Ağustos 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi, 11 Ağustos 1473 Otlukbeli Zaferi, 23 Ağustos 1514 Çaldıran Zaferi, 24 Ağustos 1516 Mercidabık zaferi, 29 Ağustos 1521 Belgrad?ın fethi, 29 Ağustos 1526 Mohaç Zaferi, 1 Ağustos 1571 Kıbrıs?ın fethi, 26 Ağustos 1922 Afyon?umuzun düşman işgalinden kurtuluşu ve 30 ağustos 1922 büyük taarruzun neticelendirildiği gün. Bu vesileyle 30 Ağustos Zafer Bayramı?nı en yüksek duygularla tebrik ediyorum. GÜCE KARŞI TESLİMİYETİN DEĞİL, DİRENİŞİN ZAFERİDİR. Aziz milletimizin istiklal ve istikbali için neler yapabileceğinin göstergesi olan bu zafer, teslimiyetin değil direnişin zaferidir. Bu zafer, küresel güçlerle işbirliği yaparak değil tam tersine onlara karşı direnerek kazanılmıştır. Bu zafer, sofrasında ekmeği, ayağında çarığı olmayan bir millet tarafından başarılmıştır. Bu zafer, aziz milletimizin hiçbir şart altında güce boyun eğmeyeceğinin, bağımsızlığından ve özgürlüğünden taviz vermeyeceğinin, kumpas ve dayatmayı kabul etmeyeceğinin en büyük göstergelerinden biridir. Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki istiklal ve istikbalimiz tehlikeye düştüğü zaman bu aziz millet aynı kararlılığı, aynı fedakarlığı, aynı kahramanlığı, aynı cesareti ve aynı azmi ortaya koymaktan geri durmayacaktır. Bu zaferi bizlere lütfeden Allah?a sonsuz hamdü senalar ediyor, başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz. Bu vesileyle 97. Yıldönümünü yaşadığımız zafer bayramını en içten duygularla kutluyor, ülkemize, İslam Alemi?ne ve tüm insanlığa saadet getirmesini temenni ediyorum. Allah bir daha öyle günler yaşatmasın diye dua ediyorum. KISASTA HAYAT VARDIR. Geçtiğmiz hafta hepimizi derinden üzen bir vahşeti hep birlikte yaşadık. Bir annenin kızı önünde vahşice katledilmesinden hepimiz muzdarip olduk. Olay yargıya intikal etti ve gereken ceza elbette verilecek. Ancak verilecek cezaların maalesef caydırıcı olma özelliği az. Ceza, suç işlemeyi düşünen bir insanı, işlemeyi düşündüğü suçtan vazgeçirebilmesi özelliğini taşımalı. Suç işleme eğiliminde olan bir insan 10 sene, 20 sene ceza alırım, bu arada ya af çıkar ya da cezama indirim gelir diye düşünebilmekte ve alacağı ceza suç işlemesini engelleyememekteddir. çıkarım diye düşünüldüğünde caydırıcı olma özelliğini kaybetmiş oluyor. Mesela suçsuz yere bir insanı öldürüldüğünde, kendisininde öldüreleceğini bilmesi, o suçu işlemesini engelleyecek ve bu düşüncesinden vazgeçecektir. İşte ?kısasta hayat vardır? denilen şey budur. Nasıl ki koruyucu hekimlik hasta olmadan önce tedbir almaksa bu da suç işlenmeden önce alınan tedbirdir. AHLAK VE MANEVİYAT ÖNCELİĞİMİZ OLMALI Birde olayın eğitim durumuna değinmek istiyorum. Zamanımızda her yerde güvenlik kameraları, mobeseler, araç kameraları, cep telefonları var. Emniyet güçlerimiz de çalışmalarını gayet güzel yerine getiriyor. Ancak bu tedbirler ne yazık ki suç işleme oranlarının düşmesine yetmiyor. İnsanlarımızın kalbine sevgi, saygı ,kardeşlik, kul hakkı, kamu hakkı, adalet gibi kavramları yeterince yerleştirebilseydik hem bu kadar güvenlik tedbirine ihtiyacımız olmazdı, hem de böyle bir olayın yaşanma ihtimali daha az olurdu. İşte biz bu sebeple 40 yıldır birinci sıraya hep ?önce ahlak ve maneviyat? prensibini koymuşuzdur. Bir insanın kalbine güzel ahlakı yerleştirirseniz artık o insan, bırakın bir insana zarar vermeyi küçücük bir karıncayı dahi incitmekten korkar. Doğaya zarar vermekten çekinir. Gene geçtiğimiz hafta İzmir?de bir orman yangını çıkmıştı. Yangının çıkış sebebi her zaman olduğu gibi belirlenemedi. Ancak yangının çıktığı ya da çıkarıldığı bölge Altın ve Madencilik şirketi Alamos Gold?un maden sahası için izin başvurusu yaptığı yerler olduğu söylenmektedir. Ayrıca yangını söndürmekte yeterli müdahalenin yapılmadığı da tartışma konusu omuştur. Bu durum Tarım ve Orman Bakanı sayın Bekir Pakdemirli?ye sorulduğunda ? 6 uçak var, 3 tanesinin motoru yok çalışmıyor, 3 tanesinide yağ kaçakları var. Çalıştırıp binecek varsa buyursun gelsin? şeklinde ciddiyetten ve devlet adamlığından uzak bir açıklamada bulunmuştur. Arkasından Türk Hava Kurumuna ait 9 tane uçak olduğu, bunlardan 3 tanesinin parça amaçlı bekletildiği, birisinin bakımda olduğu, kalan 5 uçağın uçuş izni almış, faal bir durumda olduğu söyleniyor. Bir vatandaş olarak sormak istiyorum, biz bu haberlerin hangisine inanacağız? 2 yıl önce israilde çıkan yangına müdahele eden Türk Hava Kurumu uçakları neden İzmir yangınına müdahele etmemiştir? Eğer uçaklar arızalı ise neden gerekli bakım ve onarım yapılmamıştır? Seçim zamanlarında ?yerli uçağımız göklerde? diye reklamlar veriyordunuz, şimdi ise uçaklarda yağ kaçakları var diyorsunuz. Eğer biz kendi uçağımızı yapıyorsak, nasıl oluyorda bir yağ kaçağını tamir edemiyoruz? Bu sorular hakkında yetkililerin güvenilir ve ciddi bilgilendirmelirini bekliyor, takdiri aziz milletimize bırakıyorum. Allah bir daha böyle felaketlerle karşılaştımasın diye dua ediyorum. Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi hürmetle selamlıyorum. Teşekkür ediyor, hayırlı günler diliyorum. Merkez İlçe Başkanı


KÖŞE YAZARLARI