Bugün 27 Ocak 2020 Pazartesi. Yeni haftanın hepimize hayırlı olmasını ve bizleri mutlu edecek haberler getirmesini niyaz ediyorum. BİRBİRİMİZİ ENKAZ ALTINA GİRMEDEN GİRMEDEN SEVELİM. Temennimiz hep bu yönde olsa da hepimizi üzen haberler de gelmektedir. Geçtiğimiz hafta merkez üssü Elazığ olan bir deprem meydana geldi. Depremde vatandaşımız hayatını kaybetti. Binlerce vatandaşımız yaralandı, pek çok vatandaşımız evsiz kaldı. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah?tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Evsiz kalan, dost ve akrabalarını kaybeden kardeşlerimiz başta olmak üzere ülkemize sabırlar diliyorum. Ülkemizin her tarafından yardımlar bölgeye ulaştırılmaktadır. Bu da bizi son derece mutlu eden bir hadisedir. Şehrimizdeki nakliye işi ile uğraşan bazı insanlar yardım malzemelerini ücretsiz taşıyabileceklerini bildirirken, bazıları da personel taşıma işini ücretsiz yapabileceğini bildirmişlerdir. Pek çok insan ise yardımda bulunmuştur. Bunlar son derece güzel hareketlerdir ve bizim geleceğe ümitle bakabileceğimizin bir göstergesidir. Aynı zamanda birlikte ve bir olursak her türlü zorluğun üstesinden gelebileceğimizin göstergesidir. Depremden çıkartılacak pek çok ders var ve bunların pek çoğu konuşulmakta. Ancak ben farklı bir bakış açısını sunmak istiyorum. Depremde enkaz altında kalan insanlarımız oluyor. Bu insanları kurtarmak için herkes elinden gelenin daha fazlasını yapıyor. O anda hiç kimse düşünmüyor, bu insanın ırkı ne? Dini ne? Dili ne? Siyasi görüşü, partisi ne? Herkesin tek düşüncesi o insanı, oradan çıkartmak. Saatler sonra bir insan enkazın altından canlı çıkartıldığında hepimiz, tüm ülke çok mutlu oluyor, seviniyoruz. Bu çok güzel bir şey. Ancak biz istiyoruz ki, insanlarımız enkaz altında kalmadan birbirimizi sevelim. Birbirimizin kıymetini bilelim. Irkı, dili, dini, partisi ne olursa olsun birbirimize sevgi ve saygıyla yaklaşalım. Farklılıklarımızı bir düşmanlık sebebi olarak değil, bir zenginlik olarak görelim. Yalnız acı günlerde değil, mutlu günlerimizde de bir olalım, birbirimize yardımcı olalım. Son yıllarda artmakta olan kutuplaşmadan uzak duralım. Farklı partiden olanları düşman gibi görmeyelim. Kendi partimiz dışındaki partileri düşman, hain gibi görürsek bu bizi adaletten de uzaklaştırır. Benim partim ne diyorsa o doğrudur, diğer partiler ne söylerse o yanlıştır anlayışına iter. Aynı zamanda kendi partinizin yanlışlarına, yanlış olduğunu bile bile savunmaya iter. DOMUZ ETİNİ KASAPLIK ET STATÜSÜNE AK PARTİNİN ALDIĞININ BELGESİ ORTADA. Geçtiğimiz hafta domuz etinin kasaplık et statüsüne Ak parti aldı demiştik. Ne yazık ki Ak partili kardeşlerimiz bu sözümüzden rahatsız olmuşlar. Halbuki biz bunu sadece bir söz olarak değil, belgesiyle ortaya koyduk. Belgenin tarihini verdik açın, bakın. KUTUPLAŞMA YANLIŞI BİLE SAVUNUR HALE GETİRİR. Eğer bu kanundan rahatsızsanız partinize bu yanlış, bu kanunu nasıl çıkartırsınız demelisiniz. Bu sizin vazifenizdir aslında. Parti yönetimi de daha dikkatli hareket eder. Ama siz ne olursa olsun savunursanız hem partinizin, hem de ülkemizin kötüye gitmesine sebep olursunuz. İşte kutuplaşmanın sonucunda sadece benim partim çıkardı diye beğenmediğiniz, kabul edemeyeceğiniz bir kanunu bile savunmak zorunda kalırsınız. Başka partilerin verdiği güzel tekliflere bile karşı çıkarsınız. Yapmayın. Adaletten ve hakikatten yana olun. Yanlışı kim yaparsa yapsın yanlıştır deyin. Doğru kimden gelirse gelsin kabul edin. AMACIMIZ BAĞCIYI DÖĞMEK DEĞİL, ÜZÜM YEMEKTİR. Şunu da belirtmek isteriz ki, Saadet Partisi olarak biz hiçbir zaman muhalefet etmiş olmak için konuşmayız. Bir yanlışı, bir hatayı düzeltmek için konuşuruz. Hak ve adaletin tesisi için çalışırız. Hakikati dile getirirken de kınayıcının kınamasına aldırmayız. Olayları sadece sonuçları itibarı ile ele almayız. Sebep-sonuç ilşkilerini inceler ve çözüm önerilerimizi sunarız. Bütün bunları kamu oyu ile paylaşırken üslubumuza dikkat ederiz. Hakaret etmeyiz, küfür asla etmeyiz. Çünkü derdimiz bağcıyı döğmek değil, üzüm yemektir. Üzüm yemenin yolunun da hikmet ve güzel öğütten geçtiğini biliriz. Her ne kadar güzel olanı konuşmak istesek te üzücü olaylar yaşanmaya devam ediyor. Geçtiğimiz haftalarda okul bahçesinde kartopu oynamaları sonucunda bazı çocukların vücutlarında yanıklar oluşmuştu. İki çocukta bu yanıklar daha fazla idi ve doku nakli yapılmasına karar verildi. Bu esnada olaya ne sebep olduğu araştırılıyordu. Halkımızda oluşan kanaat, okul bahçesine karları eritmesi için dökülen kimyasal maddenin, çocuklara temas etmesi sonucu bu zararın meydana geldiği yönünde iken, üniversitedeki yetkilinin ?bu bir çarpma sonucu oluşmuştur, kimyasal bir yanık değildir? demesi halkımızı hem üzmüş, hem de inandırıcı gelmemiştir. KARLAR MI DEĞİŞTİ? ÇOCUKLAR MI DEĞİŞTİ? Hepimiz çocukluğumuzda kartopu oynadık, ıslandık, düştük ve bir yerlere çarptık. Hatta yerlerde bile sürüklendik. Ve yine hepimiz biliyoruz ki, travma sonucunda böyle bir yara oluşmazdı. Acaba karlar mı değişti de böyle yaralar oluştu? Ya da çocuklar mı değişti de karla temas edince böyle yaralar oluşuyor? Profesörün bu konuda bir açıklama yaparak kamu oyunu aydınlatmasını acilen bekliyoruz. Ancak bizim halkımızın kanaati o dur ki, ne kar değişti, ne de çocuklar değişti. Değişen şey, liyakatten ve ciddiyetten uzak profesörler, adaletten uzak yöneticilerdir. Birilerinin yanlış uygulamaları sonucunda masum çocukların zarar görmesine asla razı değiliz. Bu olayın gerçek sebebinin açıklanarak, sorumluların kim olursa olsun gereken cezayı almalarını bekliyoruz. Eğer bu bizim adamımız diyerek adalet ile hareket etmezsek, bu örnekte olduğu gibi yapanın yaptığı yanına kar kalır. Pek çok masum mağdur olur. Unutmayalım ki adalet herkese lazım. Ne yazık ki ülkemiz bu konuda her geçen daha kötüye gidiyor. Mart 2019 da yayınlanan Adalet Üstünlüğü Endeksi çalışmasına göre, hukukun üstünlüğü sıralamasında Türkiye,126 ülke içinde 109. sırada yer aldı. Halbuki 1. Sırada olmalı idi. Çünkü bizim inancımızın temelinde adalet vardır. Adalet mülkün temelidir diyerek, devletin temeline adaleti oturtmuş bir medeniyetin mensuplarıyız. Ve hepimiz biliyoruz ki adalet, zenginden, güçlüden, müdürden, amirden yana olmak değil, haktan yana olmaktır. AĞAÇ BUDAMA İLKBAHARDA YAPILMALIDIR. Bir belediyemizin yaptığı faaliyetlerle ilgili olarak bazı konular değinmek istiyorum. Karla mücadele konusunda maalesef belediyemiz yetersiz kalmıştır. Gündüz hava sıcaklığının çok düşük olmaması nedeniyle belki çok sıkıntı yaşanmadı. Ancak belediyemizin bu konudaki çalışması yetersizdi. Bir sonraki kar yağışında daha iyi bir çalışma bekliyoruz. Ayrıca ağaç budamaları yapıldığını görüyoruz. Ağaç budamalarının zamanı ilkbahardır. Ocak ayı içerisinde, gece sıcaklığının -10 dereceler civarında olduğu bir zaman diliminde budama yapılması uygun değildir. yapılan budamalar ise ağaçların gelişmesine ve güzelleşmesine uygun yapılmamaktadır. 10-15 yıllık bir ağaçta, parmak büyüklüğünde 2-3 adet çubuk bırakılmaktadır. Üstünde elektirik kabloları yoksa, aydınlanmaya bir engeli yoksa, bulunduğu alan müsait ise neden bu kadar çok budama yapılır? Mevsimine ve budamasına dikkat etmeden yapılan budamalar, ağaçların güzelleşmesine değil, kurumasına sebep olur. MEYVE FİDANLARI DİKELİM. Ağaç demişken belediyenin önümüzdeki günlerde dikeceği ağaçların alanına uygun olarak meyve ağaçları dikmesini tavsiye ediyoruz. TEK SEFER ÇİÇEK VERENLERİ DEĞİL, SEZON BOYUNCA ÇİÇEK VEREN TÜRLERİ TERCİH EDELİM. Yine havaların ısınmasıyla birlikte gerekli yerlere çimen ve çiçek ekimleri yapılacaktır. Biz çimen yerine daha az suya ihtiyaç duyan bitkiler tercih edilmesini tavsiye ediyoruz. Bu konuda üniversiteden bilgi alınabilir. Çiçek dikiminde de bir defa çiçek veren lale gibi türler değil, sezon boyunca çiçek veren türler tercih edilmelidir. Bu sayede dikip ?sökmek zorunda kalmayız. BİLBORDLARA GEREĞİNDEN FAZLA REKLAM VERİLİYOR. BU İSRAFTIR. Bunların yanında belediyemiz kültür-sanat alanında etkinlikler yapmaktadır. Elbette belediyelerin böyle faaliyetleri olmalıdır. Bunları halka da duyurmalıdırlar. Ancak onlarca bilbord reklamı vermenin yanlış olduğu kanaatindeyiz. Bazı yerlerde yanyana 5 bilborda aynı reklam verilmiş. Bu kadarına gerek yok diye düşünüyoruz. Sonuçta bunların hepsi masraf demek ve bu masraf halkımızın cebinden çıkmaktadır. Belediye başkanımızın israf konusunda duyarlı olduğunu düşünüyor, bu konuda gereken hassasiyeti göstermesini bekliyoruz. Bu düşüncelerle hepinize teşekkür ediyor, hayırlı günler diliyorum. Saadet Partisi Merkez İlçe Başkanı Orhan Arslan.