Eğitimci, araştırmacı yazar Muharrem GÜNAY’ın “KIZILELMA Cenâb-ı Hakk’ın Türk’e Gösterdiği Yer ve Hedef” adlı 686 sayfalık eseri İMPERİAL YAYINLARI tarafından yayınlandı. Türk Milletinin, millî, islâmi aynı zamanda da insâni ülküsü olan Kızılelma Ülküsü’nün kaynakları ile anlatıldığı kitap, uluslararası erişime ücretsiz olarak açıldı. Büyük ülkü ve hedefleri olan bir neslin yetişmesine büyük katkıları olacak bu esere dünyanın her yerinden araştırmacılar ve okuyucular yayınevinin linkini tıklayarak ulaşabilecekler, diledikleri bölümü ve kitabın tamamını kopyalayabilecekler ve kaynak göstererek kullanabilecekler. 2022 Aralık ayında kırk kitabın yayınına imza atan ve uluslararası ve akademik seviyede yayın yapan İmperial yayınlarının sahibi hemşehrimiz Atakan KARABULUT’tur.
Kitaba aşağıdaki linki tıklayarak ulaşabilirsiniz.
https://www.imperialyayin.com/yeni-%C3%A7ikanlar/muharrem-g%C3%BCnay/g%C3%BCnay-kitap
Kitap Hakkında:
Türk milletinin önemli sembollerinden birisi olan Kızılelma imgesi, Türk devletleri için bir hedefi ve amacı simgeler. Ulaşılması gereken bir yeri, fethedilmesi gereken bir beldeyi ifade ettiği gibi kimi zaman bir devlet kurma idealini, kimi zaman cihan hâkimiyeti idealini, kimi zaman da Türk birliği idealini ifade etmiştir.
Kızılelma imgesinin tam olarak ne zaman, nerede ve nasıl ortaya çıktığı bilinmemekle birlikte yaygın anlayış, Osmanlı ile birlikte tarihe ve edebiyata mal olduğu, Osmanlılar döneminde özellikle Batı memleketlerine doğru yürütülen cihadın bir sembolü olduğu yönündedir. Kızılelma ülküsü, idarecilerden önce halk arasında ortaya çıkmış, özellikle yeniçeriler arasında yaygınlaşmış ve onların savaşma azmini yüksek tutan bir ideal olarak yaşamıştır.
"Kızıl", Türk kültüründe genellikle kıymetli sayılan bir renk; "elma" ise mistik bir yanı bulunan; bolluk, bereket, şifa kaynağı olarak görülen bir meyvedir. Ancak Kızılelma sembolleştirilmesinin elmaya değil, Eski Türklerde Güneş ve Ay’ı anlatan kızıl topa dayandığı düşünülür. Bu top, ‘muncuk’ adıyla bayrak ve tuğların tepesini süslemiş ve bazen zaferin işareti, bazen hâkimiyetin sembolü, bazen de fethedilmek üzere hedef seçilen yeri ifade etmiştir.
Kızılelma imgesinin ilk kez Orta Asya Türkleri arasında doğduğu; Ergenekon Destanında Ergenekon’dan dışarıya çıkma ve kaybedilmiş eski yurdu geri alma idealini simgelediği kabul edilir.. Türkistan'dan Hazar Denizi'nin doğusuna gelen Oğuzların ise Hazar kağanının ipek çadırının üzerinde hâkimiyetinin ifadesi olarak bulunan altıntopu yani Kızılelma'yı ele geçirmeyi ülkü edindikleri düşünülür.
Evliya Çelebi, Hz. Muhammed'in doğumunda Ateşgedelerin binlerce yıldır hiç sönmeyen ateşinin sönmesi ve Kisra’nın sarayının yıkılması gibi harikulâde hadiseleri anlatırken Ayasofya kubbesiyle birlikte İstanbul Kızılelması’nın düştüğünü anlatmaktadır. İstanbul'un fethinden sonra Türk milleti için Kızılelma Roma'ya, St. Pierre'nin kubbesine taşınır. Burası Katolik dünyasının kalbidir. Türklerin hedefi artık Roma'dır. Zira Fatih döneminde yapılan Otranto (İtalya) seferinin sebebi de budur. Roma Kızılelması’nın düşürülmesidir. Atilla'dan sonra Roma'yı düşürmek Osmanlı Türklerinin büyük hedefleri arasındadır. Bir efsane Kızılelma’nın Roma'ya taşındığını anlatır ve Türk'ü Roma'ya koşturur. Efsaneye göre, Kızılelma, Dağıstan'dan I. Anuşirvan tarafından İran hazinesine konulmuş, oradan da Roma'ya kaçırılmıştır. Bu anlatım tarihî kaynaklarda yer almaktadır. Bundan başka çeşitli mektup örnekleri, elden ele dolaşarak Türkleri Kızılelma’ya (Roma) davet eder.
Eski Türkler gibi, Osmanlı Hakanlarının da fetih gayelerinin ülkeler ve topraklar fethetmek olmayıp, cihâna nizam vermek, dünya barışını tesis etmek gibi yüce fikir ve düşüncelerden kaynaklandığına dikkat çeken İsmail Hâmi Danişmend Bey, bu duruma şöyle dikkat çeker:
“Eski Türk halkının Kızılelma dediği ve azamet devrinde o halkın maneviyatını idare eden ulemanın da sulh zamanlarında bile “Dar-ül Harb” ve “Dar-ül Cihad” isimleriyle andığı uzak-yakın şark ve garp ülkelerinin millî ideal sınırlarına girmesi gelişi güzel bir istila siyasetiyle değil, milletleri mahalli idarelerin üstünde umumi ve müşterek bir nizam altına almak fikriyle izah edilebilir” (Danişmend, 1966, s.127).
Danişmend’in “Müşretek bir nizam” dediği nizam; tarihimizde “Türk Cihan Hâkimiyeti”, “Nizâm-ı âlem” şeklinde tezahür etmiş olup, hedefi; kan ve gözyaşının akmadığı, adaletin hâkim kılındığı bir dünya kurmak ve dünya barışını tesis etmek düşüncesinden ibarettir.
Bizim “Cenâb-ı Hakk’ın Türk’e gösterdiği yer ve hedef” olarak nitelendirdiğimiz Kızılelma kavramı,Türk milleti tarafından ortak bir bilinçle oluşturulmuş; her dönemde Kızılelma’ya farklı anlamlar yüklenmiş ve her dönemin de kendine göre bir Kızılelma’sı olmuştur. Oğuz kağan Destanı’ndan ve Orhun Âbideleri’nden anladığımıza göre, İslâmiyet öncesinde Türk’ün Kızılelma’sı “Güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar bütün dünyayı fethetmek ve dünyaya Türk töresi ile nizam vermek ve barış getirmek” iken, İslâmi dönemlerle birlikte “Dünyaya Allah’ın dini ile nizam vermek “Nizâm-ı âlem” ve Allah’ın adını yüceltmek “İ’lây-ı kelimetullah için çalışmak” ve barış dini olan İslâm ile “Dünyayı barış yurdu haline getirmek” olmuştur.